Yazımızın konusu Taşdibi Mahallesi, Yağmurdere Sokak’ ta bulunan Sehlikoğlu ailesine ait 3 evden biri. Sayın Orhan Uyanık’ı 03.03.2009 tarihinde ofisimizde ağırladık. Kemaliye’ de ticaretle uğraşan sayılı isimlerinden biri olan dedesinin babası Sehlikoğlu Hacı Ömer Ağa’ dan, evin hikayelerinden, tarihinden ve Orhan Bey’ in Kemaliye’ deki yaşamından bahsettik.
ÖNCELİKLE SİZİ KISACA TANIYABİLİRMİYİZ?
1 Haziran 1940 yılında Kemaliye’ de doğdum ve 28 yaşıma kadar Eğin’ de yaşadım. Salihli köyünden Hatice Ünal ile evlendim. Eğin’ de evlendik sonra İstanbul’ a geldik. Figen ve İlhan isimli iki çocuğum bulunmaktadır.
EĞİN ‘ DE YAŞADIĞINIZ DÖNEMDE TERZİLİK YAPTIĞINIZI BİLİYORUZ. BU MESLEĞE NASIL BAŞLADINIZ?
Gençlik dönemlerimde Kemaliye’ de uzun yıllar terzilik yaptım. Ailem okumamı istedi ama ben okumadım. O zamanlar da terzilik popüler bir meslekti. İlkokuldan sonra 1952 de Mustafa Sarıkaya’ nın yanına çırak olarak girdim. Aynı zamanda halamın da damadı olur. Kendisiyle ağabey kardeş gibiydik. Memurların takım elbiselerini hep biz dikerdik. Deden Ahmet Kaya’ nın elbiselerini de dikmişimdir. Dükkanımız Cumhuriyet meydanında bir cephesi eski postane binasının merdivenlerine, diğer tarafı meydana bakan köşedeki dükkandır; hala duruyor. Ben çırak girdiğimde Bedir, Abuzer’ in oğlu Kadir ve Turgut yetişkin kalfalardı. Ceket dikerlerdi. Macit ve müezzin Bekir’ in oğlu İsmail de 2 senelikti, pantolon ve yelek dikerlerdi. Türkmengilin Kemal, Sandıkbağından uzun Salih hocanın oğlu Mehmet ve ben yeniydik. Dükkanda 10-12 kişi bir arada çalışırdık. Kalfa olarak benim ilk parmağımı bağlayan Bedir’ dir. 1960 da askere gidene kadar çıraklığım kalfalığım orada geçmiştir. 1962 yılında askerden dönüşte kendi dükkanımı açtım. 1968 yılı sonuna kadar Kemaliye’ de çalıştım.
SEHLİKOĞLU AİLESİNİN GEÇMİŞİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Eskiden ailemize Sehlikzadeler denilirdi. Dedemin babası Eğin eşrafından Sehlikoğlu Hacı Ömer Ağa’ dır. Hacı Ömer Ağanın üç oğlu bir kızı vardır. Kızı Emine, büyük oğlu dedem İhsan Efendi, ikinci oğlu Hacı Efendi ( Eğin’ de belediye reisliği yapmıştır.), üçüncü oğlu İbrahim efendi, (yani bugünkü Dutağacı Gazetesi’ nin sahibi Tahir Sehlikoğlu’ nun dedesidir). Dedem, dayısının kızıyla yani babaannem Gülhanım ile evlenmiş. Dedem ihsan efendinin üç oğlu bir kızı vardır. Büyük amcam Ahmet, halam Münüre, babam Ömer, küçük amcam Lütfi’ dir. Babam Ömer, annem Fatma Hanım ile evlenmiş. Ahmet Amcam teyzesinin kızı Abide ile evlenmiş. Halam Münire Hanım halasının oğlu Ali Fuat Güven’ le evlenmiş (yani emekli vali Ali Fuat Güven’ in dedesiyle.) Küçük amcam Lütfi, Cumikgilden Fatma hanım ile evlenmiş.
Soyadı kanunu çıktığı dönemlerde “Sehlikoğlu” karşılığı “Uyanık” olarak bulunmuş ve o şekilde değiştirilmiştir. Sonradan amcam eski lakabı soyadı olarak tekrar almış, babamsa “Uyanık” soyadını değiştirmemiş.
EVDEN BAHSEDECEK OLURSAK, BU EVİN YAPILIŞ ÖYKÜSÜ NASILDIR?
Çocukluğumuzda bizim evin olduğu mahalleye Yağmurdere Mahallesi denirdi. Bizim aileye ait aynı sırada üç ev vardır. Evlerin tarihi 200 yılı aşkındır. Hacı Ömer Ağa, ikiz olan iki evi yaptırmış, üçüncü evi de Nalbantgillerden satın alıp küçük oğlu İbrahim Efendi’ ye vermiş. Mal bölümünde halam ve küçük amcam hisselerini alarak ayrılmışlar. Evimiz büyük amcam Ahmet ve babam Ömer’ e kalmış.
Büyüklerimizden dinlediklerim kendi oturduğu yani şuanda bizim olan evi yaptırırken o günün ustaları “Hacı Baba, birinci katın duvarları çok sağlam tamamını sökmeyelim” demişler. Böylece zemin kat muhafaza edilmiş, 1.kat ve yetme katı yeniden yapılmış.
BELLİ OLUYOR Kİ HACI ÖMER AĞA VARLIKLI BİR İNSANMIŞ. KENDİSİNDEN BİRAZ BAHSEDER MİSİNİZ?
Hacı Ömer Ağa o dönemde bu zamanın bankacılığını yaparmış.
Tacirler katır almaya giderken, İstanbul’ dan, Halep’ ten mal almaya giderken ondan sermaye, borç para istermiş. O da her isteyene verirmiş. Şöyle de bir anısı vardır. Bir gün yine köyden birisi gelmiş. ”Hacı baba, bana şu kadar altın ver de işimi göreyim.” Hacı baba, ”Vereyim.” demiş. O zaman altın para geçerliymiş. Divanhanedeki sedirde büyük bir minderi varmış, orada otururmuş. Oturduğu minderi kaldırmış. “Bak bakalım oğlum. Minderin altına bak da ne kadar lazımsa al.” demiş. “Hacı baba, burada para yok ki.” “E oğlum. Önceden aldığını getirip koymadın ki yeniden olsun.” demiş.
EVİN PLANLAMASINDAN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Evimizin 1. katında selamlık odası (tek direk üzerine yapılmış büyük toplantı veya düğün odası), yanında bir oda( kahve odası ) ve merdiven altında şimdiki şömine, o tarihlerde ocak başı denilen yer bulunmaktadır. Bu katta amcamın evine bitişik, yoldan girilen bir mekan da vardır. Bizim ailenin Eğin yöresinde Kuruçay, Sarıçiçek, Kışla’ da, Ağıllarda çiftlikleri varmış. Bu çiftliklerde görevli marabalar geldiğinde bu yoldan girilen şimdi ahır olan yerde yatarmış. Eşya kalabalıklarını da yandaki odaya koyarlarmış. Hatta içeride tuvalet, dolap yerleri de varmış. Ailemizin dağda büyük sürüleri varmış. Bu sürüleri alacak büyüklükte ahır o zaman başka bir yerdeymiş.
2. katta iki yanda birer oda, ortada cumbalı divanhane, yine kahve ocağı denilen küçük oda, onun yanında soğuk kış günlerinde tandır konularak oturulan bir oda vardır ki o oda benim odam olmuştur. Sofaya açılan büyük bir mutfak, mutfağa bitişik tek direk üzerine odunluk ve soğukluk (küp peynirliği) bulunurdu. Mutfaktan ve sofadan avluya çıkış kapıları, avluda tarihi bir çeşme, çeşmenin arkasında da bazı yiyecekleri korumak için tabii buzhane vardır. Bu bölüme peynir, çökelek ve yemekler ağzı kapaklı olarak konulurdu.
3. katta yine tek direk üzerine büyük bir kiler, üç tane de oda vardır. Önünde büyük bir dam, evin yanı ve arkasında altı sekiden oluşan bahçemiz vardır. Hemen evin arkasındaki büyük seki, orta seki, arkbaşı, teveklik ki burası sırf asmaydı, bademlik bir de evin yan tarafında ense bahçe bulunur. Arkbaşındankadıgölünden çıkıp sandıkbağına kadar giden su arkı geçer. Bademlikse bahçenin sonudur, Seyitali Mahallesi’ ne giden yolda biter. Bu bademlikte o kadar badem ağacı vardı ki haftanın 2-3 gününü ailece o bademlerin çarpılmasına ayırırdık.
KALABALIK BİR AİLE VE 3 KATLI BÜYÜK BİR EVDEN BAHSEDİYORSUNUZ. EVDEKİ YAŞAM ŞEKLİNİZİ ANLATIR MISINIZ?
Evet, evimiz de mahallemiz de gürül gürüldü, canlı bir mahalleydi. Benim aklım erdi ki evde koca bir kazan var. Hatta mahalleliler pekmez vs. yapacağı zaman ödünç alırlar sonra geri getirirlerdi. Çeşmenin yanındaki avluda yaz geldi mi sonbahara kadar dutlar, pekmezler, pestiller, baklava bağlamalar, kavurmalar yapılırdı. Eve bitişik bir ocaklık vardı. Bir de ileride dut ağacı vardı, onun yanında 2 ocak vardı. Ortada bir çeşme vardı, amcamlarla ortak kullanılırdı.
İyi günde kötü günde bizim selamlık odası açılırdı. Ben hatırlıyorum; mahallemizde nişan, düğün, hacı gelişleri veya taziye gibi günlerde mangallar yanar, kahve pişiren ve hizmet edenler tutulur, biz mahalle çocukları da sigarasını saran amcalara yakmaları için buhurdan ile ateş yetiştirirdik. Kışın uzun gecelerinde mahallenin erkekleri hoşça vakit geçirmek dostlukları pekiştirmek açısından, gençlere maziyi anlatmak için toplanırlardı. 10-15 gün arayla mahalledeki evlerde sırasıyla toplanılırdı. Oda sırası tabir ederdik.
O zaman damlarda çatı yoktu. Büyük damda tahtadan yapılan Eğin tabiriyle köşk dediğimiz yerler vardı. Babam, annem, kardeşim, rahmetli abim, yandaki evde amcamlar, amcamın oğulları, kızları sırayla dizilir yatardık. Bütün evler öyleydi. Önümüzde Hacı Ali Akın’ ın annesi, babası, kardeşleriyle yaşadığı ev; Odabaşıgilin Nuri’ nin evi, Hoca Mehmet Efendigilin evi vardı.
SİZİN EVDE YAŞADIĞINIZ YILLARA AİT ANLATABİLECEĞİNİZ İLGİNÇ ANILAR VARSA SİZDEN DİNLEYEBİLİR MİYİZ?
Ethemağagilin Ömer vardı, babası nalbantlık yapardı. Onunla bir anımız vardır. Günlerden bir gün yine birisinin düğünü var, bizim selamlık açılmış. Gece olmuş, merasim bitmiş. Ömer’ le de biz emsaliz, birbirimize gardaşlık deriz. Biz Ömer’ le tutturduk ki illa geceyi bu odada geçiricez. Ömerin ailesi, bizimkiler oğlum yapmayın etmeyin diye uğraşı verdi ama nafile. Biz gece kaçıp yine selamlığa indik, Ömer’ le beraber o geceyi selamlıkta geçirdik.
Bitişik evin sahibi Hacı ömer Ağa’ nın ikinci oğlu Hacı Efendi’ ye ait bir anım da vardır. Hacı Ağa otoriter ve saygı duyulan bir insanmış. Kendisi uzun yıllar Eğin’ de belediye başkanlığı yapmıştır.Hatta Mehmet Naci derdi ki, “Hacı Ağa’ ya çarşıda herkes saygı duyardı, Dörtyolağzı’ ndan eve doğru yürürken görürdük ki köpekler bile ayağa kalkardı.”
1940 yılında ben doğduğumda hacı dede hastalanmış yatıyormuş. Hacı dedenin hanımına hacı babaanne derdik, çok severdim. Babaanne hacı dedeye müjdelemiş “ Hacı, bir oğlan bir oğlan ki, bir göresin maya gibi…” O da “Aman iyi ,iyi. Şu hanımın aklını tutun ki kaçmaya “ demiş. Bir hafta sonra da Hacı Dede ölmüş.
SON OLARAK SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİZ BİRŞEY VAR MI ?
Bu evlerde Sehlikoğulları aileleriyle uzun yıllar yaşamış ve yaşamaktadırlar. Ahirete intikal edenlerin kabirleri nur olsun.